-
18/11/2016
-
0 yorum
Ağustos böceği ile karıncanın hikayesini hepimiz biliriz. Ağustos böceği çalıp eğlenir, karınca sürekli çalışıp kışa hazırlık yapar. Kış geldiğinde aç kalan ağustos böceği karıncanın kapısına dayanır.
Bu hikayeden sonra sizlere sorsam; ağustos böceği hakkında ne düşünüyorsunuz? Seslerinizi duyabiliyorum; tembel, keyif düşkünü, aslında onun gibi yapmalı hayatın tadını çıkarıyor gibi düşünceleriniz olacak. Peki ya karınca hakkında ne düşünüyorsunuz? Oooo, o çok çalışkan, geleceğini düşünüyor, geleceğine yatırım yapıyor…
Aslında ağustos böcekleri 4- 17 yıl arsında yaşarlar. Bu ömrün son bir kaç ayı dışında tamamı toprak altında tırtıl olarak geçer. Ağustos ayında yıllarca kaldığı karanlık yer altından yeryüzüne çıkarlar. Sadece erkekleri dişilerin ilgisini çekebilmek için öterler, ötüş hayat pahasınadır (kuşlara yem olur). Sağ kalanlar çiftleşir, dişiler ağaç çatlaklarına yumurtlar ve ağustos sonunda havaların soğumasıyla hep birlikte ölüp giderler.
Onların çaldıkları sazları düğünleri içindir. Kış için yemek istiflemelerine gerek yoktur, çünkü hepsi öleceğini bilir. Öldükten sonrada karıncaların ziyafeti olurlar.
İşte hep böyle ön yargılarla bakıyoruz hayata ve çocuklarımıza. Yaramazlar, yerlerinde duramıyorlar, zaten hepsi böyle.
Niye hareket eder çocuk? Sizi taciz etmek, rahatsız etmek için mi? Arsızlığından mı? Hayır; sadece büyümek için harekete ihtiyacı olduğundan. Koştuğunuzu, çok hareket ettiğinizi düşünün ne olur? Nefes nefese kalırsınız, nabzınız artar, yanaklarınız kızarır. Yani daha fazla oksijen gider tüm kas, doku ve organlarınıza. Çocuğun ihtiyacı sadece budur. O sadece büyümek için hareket eder.
Neden emeklemeye başladığı andan itibaren sürekli evi karıştırır, boyunun yettiği tüm çekmeceleri döker. Hele de mutfak, o büyük laboratuvar. Tüm tencere ve tavaları inanın sizi sinir etmek için, arkasından sürekli evi toplayıp helak olun diye dökmüyorlar. Tek dertleri tanımak, keşfetmek ve duyularını hassaslaştırmak. Onların başka çaresi yok, bunlar onların zihninin ve bedeninin ihtiyaçları.
Bunları engellediğimizde ya bilgisayar, ya televizyon karşısına geçiyorlar. O zaman artık sizler rahatsınız ama olan onların zavallı beyinlerine ve bedenlerine oluyor. Sonra 7 yaşında psikologların psikiyatristlerin peşinde koşulan bir süreç başlıyor. Ne oldu ya şimdi benim çocuğuma?
Şimdi soruyorum size, hangisinin yaptığı daha doğru? Ağustos böceğinin mi, karıncanın mı? Koşan, oynayan, karıştıran araştıran çocuğun ki mi , televizyon ya da bilgisayar karşısında akıllı uslu oturanın ki mi?
Çocuklarınıza ön yargısız ve bir de bu açıdan bakmanız dileğiyle….
Sevgilerimizle….
Arı Akademi Montessori Okulu
Paylaş